Ana içeriğe atla

Hadiya ve kardeşleri: Şengal’den Kırşehir mahkemesine uzanan bir Ezdi trajedisi

Hadiya ve kardeşleri: Şengal’den Kırşehir mahkemesine uzanan bir Ezdi trajedisi
Ezdi Hadiya Hussein’in Şengal katliamı sırasında DAİŞ tarafından kaçırılarak daha sonra Türkiye’de Gaziantep ardından da Kırşehir’e getirildikleri öğrenilen iki kardeşinin vasiliğini üstlenmek için Türk mahkemesinde açtığı dava reddedildi.
posted onNovember 26, 2019
noyorum

Ezdi Kürt kadını Hadiya Hussein, anne, baba ve iki kardeşiyle birlikte terör örgütü DAİŞ’in Şengal katliamı sırasında örgüt tarafından kaçırıldı. Büyük bir fidye karşılığında DAİŞ’ten kurtulan Hadiya, kendisiyle birlikte kaçırılan küçük kardeşlerinin izini Kırşehir’de buldu. Kardeşlerini almak için Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davada mahkeme ret kararı verdi. Gerekçe: Onlarla birlikte kaçırılan ve yaşayıp yaşamadıkları belli olmayan anne ve babanın öldüklerini ispatlaması gerekiyor.  

Gazete Duvar’da Hale Gönültaş imzalı haber şu şekilde:

“Hadiya Hussein’in DAİŞ tarafından Türkiye’ye kaçırılan iki kardeşinin vasiliğini üstlenmek için 2017 yılında Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nde açtığı dava reddedildi. Mahkeme ret kararını DAİŞ’in Ağustos 2014’te Şengal katliamı sırasında kaçırılan anne ve babalarının ‘hayatta olup olmadıklarının bilinmemesine’ dayandırdı. Hadiya Hussein’in kardeşlerini almak için açtığı davanın reddedilmesi DAİŞ tarafından Irak dışına kaçırılan, ancak sonra başka bir ülkede güvenlik güçleri tarafından bulunan Ezidi çocuklara ilişkin davaların hukuki süreçlerine ilişkin soruları gündeme getirdi.”

Güley Bor: Irak kanunlarına göre ölüm belgesi almak en az 4 yıl sürebiliyor

 Konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Uluslararası hukukçu ve sahada Ezidi soykırımı meselesini çalışan Güley Bor, Hadiya, kardeşlerinin vasiliğini almak için anne ve babasının ‘kayıp olduğunu’ nasıl ispatlayabilir? İspatı hem Irak hem de Türk yargı sisteminde mi yapmak zorunda? Şeklindeki sorulara şu yanıtı verdi:

“Irak kanunlarına göre kayıp kişi için önce gazeteye ilan verilmesi gerekiyor. Gaiplik ilanını müteakip iki yıl içerisinde kişiden haber alınamazsa yine mahkemeye başvurarak ölüm belgesi çıkartılması gerekiyor. Pratikte bu süre dört yıla kadar uzuyor. Kayıp hakkında ölüm belgesi alınana kadar yakınları miras ve velayet gibi konularda büyük zorluk yaşıyorlar, Hadiya’nın durumu bunun bir örneği”

Azad Barış: Kayıp kanıtını istemek zalimce bir şey

Ezidi sosyolog Azad Barış ise, “Kayıp kanıtını Hadiya’dan yani çocuklarından istemek zalimce bir şeydir. Yani hangi mezarı kazıp anne ve babalarının kemiklerini mahkemeye sunsunlar? Bu onlar için kaçıncı ölüm veya ferman olur düşünmek bile istemiyorum” dedi.

Hadiya büyük vahşetten sonra kurtuldu ve kardeşlerinin yerini öğrendi  

Hadiya, Ağustos 2014 Şengal katliamında DAİŞ’e esir düşen kadınlardan sadece biri. Şengal katliamı sırasında Hadiya hamileydi.

Köylerinden 60/65 kişinin öldürüldüğüne tanık oldu. Anne ve babası, eşi, dört yaşındaki oğlu, kocası ve üç kardeşi DAİŞ’li teröristler tarafından kaçırıldı. Hadiya önce Telafer’e ardından Rakka’ya götürüldü. Doğumunu burada yapan Hadiya, DAİŞ’in 2017 yılında ‘internetin karanlık yüzü’ olarak bilinen dark web’teki köle pazarından ailesinin kalan mensupları tarafından 17 bin Amerikan Doları karşılığında satın alındı. Hadiya, özgürlüğüne kavuştuktan kısa bir süre sonra da katliam gecesi DAİŞ tarafından kaçırılan iki küçük kardeşinin Türkiye’de olduğunu öğrendi.

Hadiya’nın biri dört diğeri altı yaşındaki iki kardeşi DAİŞ’li bir aile tarafından Türkiye’ye götürülmüştü. Bir süre Gaziantep’te tutulan çocuklar daha sonra Kırşehir’e getirilmişti. Kırşehir Emniyeti ve İl Göç İdaresi’nin dikkati sayesinde çocukların DAİŞ’li aileye ait olmadığı ortaya çıkmış ve çocuklar Kırşehir Çocuk Yuvası’na yerleştirilmişti.

Dava 2017’de açıldı

Irak’ın Ankara Büyükelçiliği yetkililerinin devreye girmesi ile çocukların fotoğrafları yakınları DAİŞ tarafından kaçırılan ailelere ulaştırılmıştı. Hadiya da böylelikle, şu anda 9 ve 11 yaşında biri kız diğeri erkek iki kardeşinin yaşadığından haberdar olmuştu. Hadiya, 2017 yılından bu yana iki kardeşinin vasiliğini almak için hukuk savaşı veriyordu. İki yıl süren yargı sürecinde DNA kayıtları da Hadiya ve kardeşlerinin “aynı soy bağından” geldiklerini ortaya koydu. Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nde Cuma günü görülen duruşmada Hadiya Hussein’in 9 ve 11 yaşındaki iki kardeşinin “vasiliğini” almak için açtığı davayı mahkeme “anne ve babanın” gaip olması (nerede olduğu bilinmeyen, kayıp) nedeniyle reddetti.

Avukat: Davayı kime açacağım, kayıp kişiyi biz mi bulacağız

Hadiya Hussein’in avukatı Hilmi Dirican, 22 Kasım’da görülen davada hâkimin davayı reddine karar verdiğini, bu kararı açıklarken de “anne ve babalarının ölüp ölmedikleri belli değil. Bu nedenle önce anne ve babanın velayetinin kaldırılması gerekiyor’ açıklamasını yaptığını” ifade etti. Hilmi Dirican gerekçeli kararın henüz yazılmadığını belirtirken, “Ben velayet davasını kime açacağım? Bunu mahkemede de dile getirdim. Çocukların anne ve babaları 2014’ten bu yana kayıp. Kayıp olduklarını biz mi ispatlayacağız. Orada bir katliam yaşanmış. Bu da bilinen bir gerçek. Kayıpları Irak yetkili makamları mı ispatlayacak? Bu soruların elbette yanıtları bulunacak. Bu süreçte ben Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bir yazılı dilekçe ile başvurup çocukların hukuki süreçlerini de aktaracağım” dedi.

Irak’ta ‘Şahsın bedeni’ olmadan ölüm belgesi düzenlenmiyor

Mahkemenin “ret” kararı ulusal ve uluslararası hukuka göre pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Ezidi soykırımı konusunda çalışan uluslararası hukukçu ve araştırmacı Güley Bor, Irak’ta kayıp kişiler konusunun Irak ve Irak savaşından bu yana gündemde olduğunu vurguladı. Güley Bor, “Hatta dünya üzerinde en çok kayıp kişi bulunan ülkenin Irak olduğu dahi söyleniyor. 2014 sonrası kayıpların sayısı büyük artış gösterdi” dedi.

Güley Bor, “toplu mezarlar” konusunun kayıp yakınları için çok ağır bir travma olmanın yanı sıra sayısız hukuki problemi de beraberinde getirdiğine dikkat çekti. “Iraklı yetkililer şahsın bedeni olmaksızın ölüm belgesi düzenlemiyor” diyen Bor, Hadiya Hussein’in de Türkiye’deki kardeşlerini almak için verdiği hukuk mücadelesini ilgilendiren hukuki sorunları şöyle aktardı:

“Toplu mezarlar açılmadığı için ise bu çoğunlukla mümkün olmuyor. Irak hukukuna göre ölmüş olma ihtimali yüksek olan kayıp şahıs hakkında gaiplik belgesi alınabilmesi için ise kişinin yakınlarının şahitler ile birlikte mahkemeye başvurmaları ve gazetelere ilan vermeleri gerekiyor. Gaiplik ilanını müteakip iki yıl içerisinde kişiden haber alınamazsa yine mahkemeye başvurarak ölüm belgesi çıkartılıyor. Pratikte bu süre dört yıla kadar uzuyor. Kayıp hakkında ölüm belgesi alınana kadar yakınları miras ve velayet gibi konularda büyük zorluk yaşıyorlar, Hadiya’nın durumu bunun bir örneği. Keza Irak kanunlarına göre kayıp ve şehitlerin yakınlarına sağlanan tazminat ve diğer onarım çeşitlerinden de faydalanamıyorlar. Bilhassa kadınlar ve çocuklar bu durumdan en olumsuz etkilenen gruplar; kadınlar kayıp eşlerinin maaşlarını talep edemedikleri gibi birçoğu kimlik ve diğer evraklarını kaybetmiş çocukları için gereken evrakları çıkartamıyorlar ve haliyle çocuklar eğitimden sağlığa pek çok hizmete erişimde sorun yaşıyorlar.”

Güley Bor, “ölüm belgesini” almak için gereken süreci başlatmanın da bir hayli zorlu olduğunu söylüyor. Bölgede yaşanan imkansızlıkları vurgulayan Bor, “Yoksulluk içerisinde, yerinden edilen kişiler için oluşturulan kamplarda beş yıldan uzun süredir yaşayan bir halktan söz ediyoruz. Avukata erişim çok kısıtlı, kendileri başvurabilmek için gereken teknik bilgiye de doğal olarak sahip değiller. Kaldı ki şahit sağlamak dahi her zaman mümkün olmuyor” tespitini dile getirdi.

“Hadiya’nın ebeveynlerinin öldürüldüğüne dair şahit yok”

“Hadiya’nın ebeveynleri bakımından öldürüldüklerine ilişkin bir şahit yok gibi gözüküyor” diyen Bor, Kırşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nde Hadiya Hussein’in açtığı, “vasilik” davasının ret kararını da şöyle yorumladı: “Binlerce kişinin öldürüldüğü, kaçırıldığı, cinsel şiddet ve işkenceye maruz bırakıldığı bir soykırımdan ve sonuçları çok ağır olan bir çatışmadan sonra toparlanmaya çalışan bir devletin mekanizmalarından söz ediyoruz. Tüm bunların velayet talebine bakan mahkeme tarafından dikkate alınması ve çocuğun üstün yararı ilkesi uyarınca karar verilmesi gerekirdi diye düşünüyorum” 

 

Foto: Gazete Duvar